Türkiye’de ciddi bir demokrasi krizi yaşanıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu iktidar partisi tarafından sürekli olarak muhalif görüşler susturuluyor, muhalif televizyon kanalları kapatılıyor, gazeteciler hapse mahkum ediliyor, internetteki içerikler sansürleniyor ve Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının gereği yerine getirilmiyor. Kasım’da da kaleme aldığımız gibi, bu baskıcı politik atmosferde, Türkiye’de çevrimiçi sansürün daha da artmasıyla sonuçlanacak yeni Sosyal Medya Kanunu, platformların yerel temsilci atamalarını zorunlu hale getirdi. Söz konusu yerel temsilci hükümet tarafından iletilen içerik kaldırma taleplerine kısa sürede yanıt verme ve verilerin Türkiye’de barındırılması gibi yükümlülüklere tabi olacak.
Sosyal Medya Kanunu geçtiğimiz yılın sonunda yürürlüğe girdiğinde Facebook, Instagram, Twitter, Periscope, YouTube ve TikTok gibi platformlar başlangıçta kanunun gerekliliklerini yerine getirmeyerek yerel temsilci atamadılar. Kanun platform kullanıcılarının temel hak ve özgürlüklerini açıkça tehdit etmesine karşın, Google şirketinin video paylaşma platformu olan YouTube 16 Aralık’ta yaptığı duyuruyla, TikTok ise 8 Ocak’ta yaptığı duyuruyla, DailyMotion ise 9 Ocak’ta Türkiye’de yerel temsilci atayacağını açıkladı. Bu platformların yerel temsilci atamayı kabul etmesi diğer şirketlerin kanuna karşı koymasını zorlaştırarak tehlikeli bir emsal oluşturuyor.
YouTube ile TikTok Türkiye’de bir “tüzel kişilik” kurarak hükümet ile yapılacak iletişimler için bir irtibat noktası bulundurmayı planladığını açıkladı. Her iki duyuru da planlanan atamaların platformların içerik denetimi veya verilerin işlenmesi ve saklanmasına ilişkin politikalarını değiştirmeyeceğine dair taahhütler içerse de YouTube ve TikTok’un Türkiye hükümeti kararlarına ne şekilde karşı geleceği belirsiz. YouTube siyasi içerik paylaşımı açısından Türkiye için önemli bir platform olduğundan ve Türkiye hükümeti tarafından on yılı aşkın süredir YouTube’daki içerikler denetlenmeye çalışıldığından YouTube’un aldığı karar (ve kararın alınmasına ilişkin şeffaflık olmayışı) özellikle şaşırtıcı.
Türkiye’de yürütme organı ve mahkemeler YouTube ve Twitter gibi içerik kaldırma taleplerini yerine getirmeyen platformları yıllardır cezalandırmak istiyor. Bu platformların yerel bir temsilcisi olduğunda Türkiye’deki yetkililer tarafından yapılabilecekler yalnız internet trafiği bant genişliğinin daraltılması veya platformların engellenmesiyle sınırlı olmayacak; platformlar hukuka uygun olan siyasi içerikleri kaldırmak, insan hakları savunucularının verilerini hükümetle paylaşmak zorunda kalabilecek ve bu da platformların hükümet tarafından yapılan insan hakları ihlallerine suç ortağı olmalarına yol açacak. Türkiye’de hukuka aykırı siyasi sebepli gözaltılar ve tutuklamalar oldukça yaygın ve bu kişilerin arasında bilgi güvenliği uzmanları, gazeteciler, doktorlar ve avukatlar bulunuyor. Bir sosyal medya şirketinin Türkiye içinde bulunan çalışanı da bu şekildeki düşmancıl bir ortamda hükümetin taleplerini yerine getirmeye zorlanabilir.
TikTok’un yakın tarihli duyurusunu EFF için değerlendiren Türkiye İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve akademisyen Prof. Yaman Akdeniz’e göre,
TikTok, Türkiye hükümetinin uyguladığı çevrimiçi kısıtlamalar ve talepler hakkında tamamen yanılıyor ve TikTok bu kararıyla Türkiye’de sorunun bir parçası haline gelerek yapılan hak ihlallerine ortak olacak.
İfade Özgürlüğü Üzerinde Olumsuz Etkiler
Türkiye hükümeti yıllardır yabancı internet siteleri ile hizmetlerini kontrol altında tutmak için birtakım yollar aradı. Yeni Sosyal Medya Kanunu uyarınca yerel bir temsilci atamamak; aşamalı olarak ciddi para cezaları, reklam yasağı ve sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin daraltılması yaptırımlarına tabi. Kanun uyarınca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) beş aşamalı yaptırım uygulama yetkisini haiz. BTK halihazırda kanun uyarınca yerel temsilci atamayan sosyal medya platformlarına 4 Kasım 2019 tarihinde 10 milyon TL ve 11 Aralık 2019 tarihinde 30 milyon TL olmak üzere iki kez para cezası verdi. Bu yaptırımlarla karşı karşıya kalan YouTube ve yakın zamanda da TikTok yerel temsilci atamayı kabul etti.
Platformlar 17 Ocak 2021 tarihine kadar yerel temsilci atamadıkları takdirde BTK Türkiye'de mukim vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu sağlayıcılara reklam vermesini ve para transferi yapmasını yasaklayabilecek. Sosyal ağ sağlayıcılar buna karşın Nisan 2021’e kadar temsilci atamadıkları takdirde sağlayıcıların internet trafiği bant genişliğinin %50 oranında daraltılması için BTK sulh ceza hakimliğine başvurabilecek. Eğer sağlayıcı Mayıs 2021’e kadar temsilci atamazsa, BTK bu sefer sağlayıcının bant genişliğinin %90 oranına kadar daraltılması için sulh ceza hakimliğine başvurabilecek.
İfade özgürlüğü üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde Türkiye hükümeti platformlara bu gibi ölçüsüz yaptırımlar uygulamaktan kaçınmalı. Buna ek olarak internet trafiği bant genişliğinin daraltılması, Türkiye’de yaşayanların sosyal medya sitelerine erişememesine neden olacak. Bu da, başlı başına ölçüsüz bir yaptırım ve siteler ile hizmetlere teknik olarak erişim engeli getirilmesi anlamını taşıyor.
İnsan Hakları Örgütleri Tepki Gösterdi
EFF olarak Türkiye İfade Özgürlüğü Derneği, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve ARTICLE 19 tarafından YouTube’a yapılan çağrıya katılıyoruz. Ortak kaleme alınan bu çağrıda, söz konusu sivil toplum örgütleri YouTube’a yerel temsilci atama kararını geri alma ve Türkiye hükümetinin baskısı karşısında dik durma çağrısında bulundu. Çağrı, YouTube’dan, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve gizliliğe nasıl saygı göstermeyi planladığını derhal açıklığa kavuşturmasını talep ediyor. Aynı zamanda YouTube Türkiye’de içerik kaldırma talebi sunulabilecek bir temsilcilik atama kararına temel oluşturan İnsan Hakları Etki Değerlendirmesi’ni yayınlamaya davet ediliyor.
Google şirketinin iştiraki olan YouTube’un Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri uyarınca ifade özgürlüğünü koruma konusunda kurumsal bir sorumluluğu var. Söz konusu İlkeler, “faaliyet gösterdiği ülkeden bağımsız olarak dünyadaki tüm işletmelerin uyması beklenen davranış kuralları.” İlkeler, devletlerin insan hakları yükümlülüklerine uygun davranmalarından bağımsız olarak ve söz konusu taahhütlere zarar vermeyecek şekilde uygulanıyor. Ayrıca İlkeler, insan haklarına ilişkin ulusal kanun ve düzenlemelere uyumun ötesinde olacak şekilde geçerli.
YouTube’un İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum
YouTube tarafından yayınlanan Topluluk Kuralları uyarınca halihazırda platform kurallarını ihlal etmediği müddetçe hukuka uygun olan içerikler kaldırılmıyor. Buna ek olarak içerik ancak söz konusu ülkenin kanunlarını ihlal ettiği takdirde kaldırılıyor. Bu kararı da YouTube’un avukatları veriyor. Google tarafından yayınlanan Şeffaflık Raporu uyarınca hükümet tarafından iletilen içerik kaldırma taleplerinin şu anda %46,6’sı yerine getirilmiyor.
Yerine getirilmeyen içerik kaldırma talepleri Türkiye’de içerik kaldırma sürecinin son derece yaygın olarak ve siyasi sebeplerle kullanıldığını ve YouTube’un söz konusu taleplere karşı koyabilmesinin önemini göstermekte. YouTube’a hükümet tarafından iletilen taleplerin birinde, Suriyeli mültecilerin Türkiye'den Yunanistan'a geçmeye çalıştığı sırada Türk-Yunan sınırında yaşanan çatışmalarla ilgili 34 videodan yalnız 1’i YouTube’un topluluk kurallarını ihlal ettiği için kaldırıldı. Bir diğeri ise, üst düzey devlet görevlilerini eleştiren 84 videonun kaldırılması için BTK tarafından iletilen talep ve ardından gelen mahkeme emrine ilişkin. YouTube 7 videoya Türkiye’den erişimi kısıtladı, 16 video yükleyiciler tarafından silindi ve 61 video ise kaldırılmadı. Diğer bir talep ise YouTube’un, bir kişi adına yerel bir kolluk kuvveti biriminden söz konusu kişiyle ilgili olduğu gerekçesiyle 242 YouTube videosunun kaldırılması talebini yerine getirmediğini gösteriyor.
YouTube tarafından yerel bir temsilci atandığında YouTube bu gibi talepleri yerine getirmemekte çok büyük zorluk yaşayacak. Bu sebeple de YouTube, Küresel Ağ Girişimi üyesi olarak ve uluslararası insan hakları yükümlülükleri uyarınca mevcut yükümlülüklerini yerine getiremeyecek.
Sosyal medya şirketleri yerel kanunlar uluslararası insan hakları hukukuyla çeliştiğinde uluslararası insan hakları hukukuna uygun davranmalı. Birleşmiş Milletler İfade Özgürlüğü Özel Raportörü, şirketlere, platformlarında ifade özgürlüğüne ilişkin geçerli olarak kabul edilmesi gereken küresel standardın yerel hukuk değil ancak insan hakları hukuku olması gerektiği çağrısında bulundu. Benzer şekilde Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nde şirketlerin insan haklarına saygı duyması ve insan hakları ihlallerine yol açmaması gerektiğini öngörülüyor. Bu da özellikle demokrasinin kırılgan olduğu ülkelerde çok önemli. Küresel Ağ Girişimi’nin uygulama rehberleri, kurumsal üyelerin yerel hukukun insan haklarıyla çeliştiği ülkelerde faaliyet göstermesi durumunu düzenlemek amacıyla hazırlanmış. YouTube halihazırda Türkiye’de temsilci atadığında Küresel Ağ Girişimi uyarınca verdiği taahhütlere ne şekilde uygun davranmayı sürdüreceğine ilişkin bir açıklama yapmadı.
Teknoloji şirketleri genellikle faaliyet gösterdikleri ülkelerde yerel kanunlara uygun davranmadıkları ve Amerika Birleşik Devletleri haricindeki ülkelerdeki yerel bağlamı anlamaksızın kararlar aldıkları gerekçesiyle eleştirilmekte. Çoğu durumda çokuluslu şirketler tarafından yerel kanunlara uyum sağlanması ve şirketlerin yerel olarak temsil edilmesi olumlu bir adım olarak görülebilir.
Ancak Türkiye’deki durum böyle değil. İktidar partisi geçtiğimiz yıllarda demokratik çoğulculuğu, bağımsız yargıyı ve güçler ayrılığını ortadan kaldırmaya çalıştı. Güçler ayrılığı olmaması ise baskıcı bir ortama yol açtı ve bunun sonucunda da ciddi hak ihlalleri meydana geldi. Bu sebeple şirketlerin Türk hukukuna uymaları totaliter bir devletin uzantısı haline gelmeleri ve insan hakları ihlallerine ortak olmalarıyla sonuçlanabilir.
Hukuka Aykırı Engellemeler ve İçerik Kaldırılması
EngelliWeb, Türkiye İfade Özgürlüğü Derneği tarafından başlatılan ve sansüre tabi içeriklerin istatistiki kayıtlarının tutulması ile raporlanmasını hedefleyen kapsamlı bir proje. Sitedeki bir duyuruya göre, EngelliWeb’in mahkeme tarafından erişime engellenen bir habere ilişkin duyurusu mahkeme tarafından erişime engellendi ve silindi. Dernek mahkeme kararına itiraz edeceğini duyurdu. Bir diğer erişim engeli kararında dikkat çeken durum, bir hakaret davasında sanık lehine karar veren hakim tarafından aynı davanın haberine ilişkin “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle erişim engeli kararı verilmesi. Bu gibi örnekler Türkiye’de haberlerin sansürlenmesi için meşru bir gerekçe dahi bulunması gerekmediğini gösteriyor.
İfade Özgürlüğü Derneği kurucusu ve akademisyen Prof. Yaman Akdeniz’e göre,
Türkiye’de hakimler her sene yaklaşık 12.000 engelleme ve kaldırma kararı veriyor. EngelliWeb kapsamında yaptığımız araştırmaya göre 450.000’in üzerinde internet sitesi ve 140.000 URL halihazırda Türkiye’den erişime kapalı. YouTube’a ilişkin olarak ise, 10.000’in üzerinde YouTube videosu Türkiye’den erişime kapalı. Adaletli şekilde işleyen bir yargılama süreci ve bağımsız yargı olmadığından bu gibi kararlara karşı yapılan neredeyse tüm itirazlar aynı derece mahkeme hakimleri tarafından yeterli hukuki inceleme yapılmaksızın reddediliyor. Böyle bir yargı ortamında YouTube ve Türkiye’de temsilci bulundurmayı kabul eden tüm sosyal medya şirketleri Türkiye yargısının bir uzantısı haline gelmeyi kabul ediyor.
Anayasa Mahkemesi de yargıya ilişkin sorunların bir parçası ve çevrimiçi engelleme ile kaldırma kararlarıyla ilgili bireysel başvurular söz konusu olduğunda hızlı şekilde karar almıyor. Anayasa Mahkemesi Wikipedia ve Sendika.org davalarında olduğu gibi kimi durumlarda ihlal kararı verse de ilk derece mahkemeleri tarafından sürekli olarak Anayasa Mahkemesi kararları görmezden geliniyor ve bu da bu tür kararların etkisini büyük ölçüde azaltıyor.
Sosyal medya şirketleri Türkiye hükümeti tarafından yapılan baskıya boyun eğmemeli. Şirketler yerel kanuna uymayı kabul ettiği takdirde otoriter ve baskıcı Türkiye hükümeti kolayca kazanmış olacak. YouTube ve TikTok baskıya boyun eğerek diğer platformların direnmelerini zorlaştırmamalı.